STORIES for CHILDREN by Sister Farida(www.wol-children.net) |
|
Home عربي |
Home -- Turkish -- Perform a PLAY -- 138 (A terrible accident 1) This page in: -- Albanian -- Arabic? -- Armenian -- Aymara -- Azeri -- Bengali -- Bulgarian -- Cebuano -- Chinese -- English -- Farsi -- French -- Fulfulde -- German -- Greek -- Guarani -- Hebrew -- Hindi -- Indonesian -- Italian -- Japanese -- Kazakh -- Korean -- Kyrgyz -- Macedonian -- Malayalam? -- Platt (Low German) -- Portuguese -- Punjabi -- Quechua -- Romanian -- Russian -- Serbian -- Slovene -- Spanish-AM -- Spanish-ES -- Swedish -- Swiss German? -- Tamil -- TURKISH -- Ukrainian -- Urdu -- Uzbek
TİYATRO OYUNLARI -- bu oyunları başka çocuklara oyna!
Çocukların oynaması için tiyatro oyunları
138. Korkunç Bir Kaza 1Kentte gergin bir hava vardı. Ne şarkı söyleyen, ne de gülen hiç kimse yoktu. Herkes korkuyordu. Dadı: “Dilerim bu korkunç savaş sona erer.” Kadın: “Kral Saul düşmanı yenecek mi acaba?” Kent surları üstündeki bekçiler kente doğru ilerlemekte olan birini gördüler. Ön cepheden savaş haberlerini getirmişti. Yüzüne bakılırsa vereceği haber iyi değildi. Ulak: “Düşman savunma hattımızı kırdı. Kral Saul ve oğlu Yonatan öldüler. Canını seven kaçsın!” Bu haber üzerine paniğe kapılan insanların çoğu kenti terkedip kaçtılar. Korkunç bir gün! Özellikle Mefiboşet için. Sadece beş yaşında olmasına rağmen her şeyi anlamıştı. Babası Yonatan ölmüştü.Bir daha asla eve gelmeyecek ve onu kollarına almayacaktı. Onunla birlikte artık yayla ok atmayacak ve kendisine hikayeler anlatmayacaktı. Mefiboşet ağlamaya başladı. Dadısı onun bakımını üstlendi. Dadı: “Çabuk Mefiboşet, bu kenti hemen terk etmemiz lazım. Kaybedecek zamanımız yok.” Çabucak sarayı terk ettiler. İşte o anda bir şey oldu. Mefiboşet: “Ahh! Ayağım!” Mefiboşet öyle kötü düşmüştü ki, artık yürüyemiyordu. Bir düşün, Mefiboşet artık hiç yürüyemeyecekti. Bu, onun yaşamındaki en kötü gündü. Önce babası ölmüştü, sonra kaçmışlardı, düşüp sakatlanmıştı ve artık evim diyebileceği bir yer yoktu. Mefiboşet ve dadısı, Lo-Dabar kentine ulaştılar. Lo-Dabar adı, değersiz, hiçbir anlamı olmayan anlamına gelir. Bu isim Mefiboşet’e nasıl da uyuyordu. Çünkü bir anda yaşamının hiçbir anlamı kalmamıştı. Belki de içinden artık değerli biri olmadığını düşünüyordu. Sen de kendini bazen öyle hissediyor musun? Sınıf birincisi değilsin, sporda da başarılar elde etmiyorsun ve belki bu nedenle başkalarının senden daha iyi ve daha değerli olduklarını düşünüyorsun. Mefiboşet’i anlayabiliyor musun? Bu duygularla daha uzun yıllar Lo-Dabar kentinde yaşadı. Davut, babasının en iyi arkadaşıydı. Artık İsrail kralı oydu. Bir gün düşüncelere dalmış halde sarayında yürümeye başladı. Davut: “Siva, Saul’un ailesinden hayatta kalan biri yok mu?” Siva: “Evet, Yonatan’ın iki ayağı sakat bir oğlu var. Adı Mefiboşet.” Davut: “Nerede şimdi?” Siva: “Lo-Dabar’da oturuyor.” Davut’un aklından neler geçiyor acaba? Onu da bir dahaki sefere anlatacağım. Konuşan kişiler: Anlatıcı, dadı, kadın, ulak, Mefiboşet, Davut, Siva © Copyright: CEF Germany |