STORIES for CHILDREN by Sister Farida(www.wol-children.net) |
|
Home عربي |
Home -- Turkish -- Perform a PLAY -- 079 (Invaluable) This page in: -- Albanian -- Arabic? -- Armenian -- Aymara -- Azeri -- Bengali -- Bulgarian -- Cebuano -- Chinese -- English -- Farsi -- French -- Fulfulde -- German -- Greek -- Guarani -- Hebrew -- Hindi -- Indonesian -- Italian -- Japanese -- Kazakh -- Korean -- Kyrgyz -- Macedonian -- Malayalam? -- Platt (Low German) -- Portuguese -- Punjabi -- Quechua -- Romanian -- Russian -- Serbian -- Slovene -- Spanish-AM -- Spanish-ES -- Swedish -- Swiss German? -- Tamil -- TURKISH -- Ukrainian -- Urdu -- Uzbek
TİYATRO OYUNLARI -- bu oyunları başka çocuklara oyna!
Çocukların oynaması için tiyatro oyunları
79. Paha Biçilmez İnci(Su sesi) Hintli inci avcısı mükemmel bir atlayışla denize daldı. En iyi arkadaşı David Morse deniz yüzüne çıkana kadar teknede arkadaşını bekledi. Ellerindeki çakıyla istiridyeleri açtılar. David Morse: “Sen süper bir dalgıçsın. Bu, paha biçilmez bir inci.” Rambhau: “Evet, hiç fena değil.” David Morse: “Bundan daha güzel bir inci var mı?” Rambhau: “Evimde var bir tane. O bundan çok daha değerli.” David Morse: “Bence bu inci mükemmel. Sen en ufak kusuru bile görüyorsun.” Rambhau: “Bu bana senin sürekli bahsettiğin Tanrı’yı hatırlattı. İnsanlar hep doğru olduklarını düşünürler, ama sen Tanrı’nın onları gerçekte oldukları gibi görebildiğini söylüyorsun.” David Morse: “Doğru söylüyorsun. Ama Tanrı herkese tertemiz bir yürek vermek istiyor. Bunu karşılıksız vermek, yani armağan etmek istiyor, anlıyor musun?” İki arkadaş bu arada kıyıya varmışlardı. Rambhau: “David, bu benim için fazla kolay bir şey. Ben böyle bir armağanı kabul edemeyecek kadar gururluyum. Benim de bir şey yapmam gerekiyor bence. Şuradaki hacıyı görüyor musun? Ta Kalküta’ya kadar sivri taşların üstünde yalın ayak yürüyerek gidecek. Ben de dizlerimin üstünde sürünerek Delhi’ye gideceğim.” David Morse: “Rambhau, orası en az 1000 kilometre uzaklıkta! Hedefine ulaşamadan kan zehirlenmesinden ölürsün.” Ama David Morse ne derse desin bir işe yaramamıştı. Böylece bir kaç gün geçti. (kapıyı çalma sesi) David Morse: “Rambhau, sen misin? İçeri gel.” Rambhau: “David, yarın hac yolculuna çıkacağım. Veda etmeden önce sana oğlumdan bahsetmek istiyorum.” David Morse: “Bir oğlun mu var?” Rambhau: “Oğlum Hindistan sahillerinin en iyi dalgıcıydı. En iyi inciyi bulmak istiyordu. Onu buldu. Ama bunun için çok uzun süre suyun altında kalmış olduğu için kısa bir süre sonra öldü. (ağlamaklı ses tonu) Sen benim en iyi arkadaşım olduğun için bu inciyi sana armağan etmek istiyorum.” Davis Morse: “Rambhau, bu harika bir inci. Mükemmel! Bunu kabul etmem mümkün değil. Onun için sana 10.000 Rupi veriyorum.” Rambhau: “Bu inciyi satın alamazsın!” David Morse: “Eğer değeri daha fazlaysa, bunun için çalışabilirim.” Rambhau: “David, bu paha biçilemez bir inci. Oğlum onu hayatıyla ödedi.” David Morse: “Rambhau, işte ben de hep bunu anlatmaya çalışıyorum sana. Tanrı da bunu yaptı. O’nun bize verdiği kurtuluş armağanının bedelini ödeyemeyiz. Yaptığımız iyi işler, hac yolculukları bunu ödememize yetmez. Kurtuluş, Tanrı’nın armağanı. Tanrı’nın Oğlu İsa bunu hayatıyla ödedi. Sen Tanrı’nın bu değerli armağanını bugün kabul etmek ister misin?” Rambhau: “Şimdi anlıyorum. Tanrı’nın Oğlu onu hayatıyla ödemişti. Ben Tanrı’nın kurtuluş armağanını kabul ediyorum.” Kurtuluş, Tanrı’nın armağanıdır. Tanrı onu sana da armağan ediyor. Konuşan kişiler: Anlatıcı, David Morse, Rambhau © Copyright: CEF Germany |