Home
Links
Contact
About us
Impressum
Site Map


YouTube Links
App Download


WATERS OF LIFE
WoL AUDIO


عربي
Aymara
Azərbaycanca
Bahasa Indones.
বাংলা
Български
Cebuano
Deutsch
Ελληνικά
English
Español-AM
Español-ES
فارسی
Français
Fulfulde
Gjuha shqipe
Guarani
հայերեն
한국어
עברית
हिन्दी
Italiano
Қазақша
Кыргызча
Македонски
മലയാളം
日本語
O‘zbek
Plattdüütsch
Português
پن٘جابی
Quechua
Română
Русский
Schwyzerdütsch
Srpski/Српски
Slovenščina
Svenska
தமிழ்
Türkçe
Українська
اردو
中文

Home -- Turkish -- Perform a PLAY -- 142 (A doomed man 3)

Previous Piece -- Next Piece

TİYATRO OYUNLARI -- bu oyunları başka çocuklara oyna!
Çocukların oynaması için tiyatro oyunları

142. Ölümcül Hastalık 3


Doktor: “Mr. Taylor, durumunuz hiç iyi değil. Vasiyetinizi hazırlasanız iyi olur. Maalesef çok az ömrünüz kaldı.”

Hudson: “Hayır, ben uzun bir ömür süreceğim. Tanrı beni Çin’de kullanmak istiyor. Buna rağmen ölmem gerekiyorsa, seviniyorum. Çünkü o zaman İsa’yla birlikte olacağım.”

Hudson Taylor üniversitede yüksek ateşten ölmüş bir adamın cesedini incelerken adamdaki bulaşıcı hastalığı kapmıştı. Hiç kimse onun kurtulacağını düşünmemişti. Ama İsa onu korudu. Hudson tıp eğitimine devam etti. Çünkü bu eğitime Çin’e gittiğinde ihtiyacı olacaktı.

19 Eylül 1853’te Çin’e gitmesi için her şey hazırdı. İngiltere’den Çin’e gidecek olan “Dumfries” adlı geminin güvertesine çıktı. Karadan daha yeni uzaklaşmışlardı ki, gemi fırtınaya yakalandı. Yüksek dalgalar gemideki herkesin yaşamını tehdit ediyordu. Ama güçlü koruyucu İsa geminin batmasını engelledi. Başka bir gün güçlü bir rüzgar esmeye başladı. Yelkenler gevşek bir şekilde aşağıya sarkıyordu. Aynı anda güçlü bir akıntı, gemiyi kayalara doğru sürüklemeye başladı. Kaptan mücadele etmekten vazgeçti.

Kaptan: “Sonumuz geldi. Yapacak hiçbir şey kalmadı.”

Hudson: “Yapacak bir şey var.”

Kaptan: “Neymiş o?”

Hudson: “Tanrı’ya dua edip bizi kurtaracak bir rüzgar isteyebiliriz.”

Hudson dua etti ve Tanrı’nın yardım edeceğine yürekten inandı.

Hudson: “Ana yelkeni aşağıya çekin!”

Kaptan: “Neler saçmalıyorsun öyle?”

Hudson: “Tanrı bize rüzgar gönderecek.”

Kaptan: “Hiç güleceğim yoktu. Görelim bakalım.”

Dalga geçen kaptan bir mucizeye tanık oldu. Birden esen rüzgar yelkenleri şişirip gemiyi tehlikeli kayalıklardan uzaklaştırdı.

İsa beş ay boyunca bu gemiyi korudu ve gemi güvenle Şanghay kentinin limanına demir attı.

Çin topraklarına ayak bastıklarında Hudson sevinçten ağladı. Bu ülkede insanlara Kurtarıcısı’nı anlatmak istiyordu. Bu nedenle onların dilini öğrendi. Bu çok zor bir işti. Bazen dilinin yamulup kaldığı hissine kapılıyordu.

Hudson: “Zir Yezu ai o, sa çeng çing kau zu o.”

Çinliler, sanki birisi kendilerine İsa’yı anlatsın diye çok beklemişler gibi dinliyorlardı. Yine de Hudson her yerde aynı ilgiyle karşılanmıyordu.

Kadın: “Sakın Tungşau’ya gitme. Oradaki insanlar kötü. Ya seni öldürürler ya da hapse atarlar.”

Hudson: “Eğer insanlar kötüyse, o zaman onlara gitmemiz lazım. Onların İsa’ya ihtiyaçları var.”

(kargaşa) Ne oldu acaba? Onu da gelecek sefere anlatacağım.


Konuşan kişiler: Anlatıcı, doktor, Hudson, kaptan, kadın

© Copyright: CEF Germany

www.WoL-Children.net

Page last modified on May 30, 2018, at 10:26 AM | powered by PmWiki (pmwiki-2.3.3)